DÜŞÜNCE TARİHİNİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN TÜRDEN BİR ÖLÜM
Karısı Sokrates’e ; “Haksız yere idam ediliyorsun.” Sokrates; “Ne yani haklı yere idam edilseydim daha mı iyiydi.”
Sokrates hakkında pek bir şey bilmiyoruz. Kendisinden bize kalan herhangi bir metin vs. yok peki bildiğimiz kadarını nereden biliyoruz? Aristophanes, Platon, Ksenophon Sokrates'ten bahsetmiştir. Platon ve Ksanophon’un çizdiği portreye göre basık burunlu, patlak gözlü, sarkık dudaklı ve göbeklidir. Alçakgönüllü olduğu, felsefeden başka bir uğraşı olmadığı bilinen Sokrates; öğrencisi platondan atina gençleri üzerinde kendisini taklit edecekleri kadar etki bırakmıştır.
Sokrates ilk felsefeye Delphoi Tapınağı ziyaretinde başlamıştır. Sokrates’in felsefesi insanı tanıma ve bilmeye yöneliktir. Yani Sokrates kendi cahiliyetinin farkında bir bilgeliğe sahiptir.
Sokrates içinden hep bir ses duyduğunu ve o sesin ona yol gösterdiğini söylüyor ve bu sese “Daimon” diyor. Aslında bu daimon yalnızca Sokrates'te değil herkesin içinde olan “vicdan” dediğimiz şeydir. Sokrates tanrının sesini duyduğunu söyleyen dindar biri; aynı zamanda bir ahlak filozofudur, peki bir ahlak filozofunun ahlaksızlıktan idam edilmesine ne demeli?
Sokrates’in tanımladığı bir diğer kavram ise “Arete”. Arete Antik Yunan’ da erdem manasına gelirdi. Örneğin; bıçağın aretesi kesmektir çünkü bıçak bu amaç için üretilmiştir. Bir insanın aretesi Sokrates’e göre mutluluktur. Tabii mutluluk derken zevk veren bir mutluluğu kastetmiyoruz. Sokrates için mutluluk veren tek şey bilgidir. Erdem, bilgi; bilgi ise mutluluktur. Sokrates bir insanın bilerek isteyerek hata yapmayacağını söylüyor. Siz hiç bile isteye yanlış olanı seçtiniz mi? Mesela sınavdasınız karşınızda bir soru var; o soruyu neden yanlış yaparsınız, neden yanlış olanı seçersiniz? O konuda bir eksiğiniz olduğundan ötürü yanlışı seçersiniz. Hiç cevabını bildiğiniz/ cevabından emin olduğunuz bir sorunun cevabını bile isteye yanlış işaretlediniz mi? Böyle düşündüğümüzde Sokrates çok doğru bir şey söylüyor bence. Sokrates'e dair az ve öz bir tanıtım yapmaya çalıştık, şimdi Sokrates ve karısının arasında geçtiği söylenen diyaloğun temeline inelim bakalım.
Sokrates Atina gençlerini ayartmak, ahlakını bozmak ve Atina tanrılarını inkar etmekle suçlanıyor. Atina tanrıları yerine daimonunu koyuyor. Bu bir insanın idam edilmesi için yeterli bir sebep değil, muhtemelen Sokrates’in idam edilmesini isteyen birileri var, Sokrates'in varlığı kendilerini rahatsız eden birileri. Zaten Sokrates kendisini “at sineği” olarak tanımlıyor. At sinekleri ne yapar, atların başında durup onları rahatsız etmezler mi? Ederler. İşte tüm bunları düşündüğümüzde Sokrates’in birilerini rahatsız ettiğini anlıyoruz.
Sokrates demokrasinin yanlış ellerde acımasızlık ve zorbalığa dönüşeceğini düşünüyor ki tam da düşündüğü gibi oluyor. Eleştirdiği demokrasi tarafından baldıran zehri ile idam ediliyor. Peki Sokrates kaçamaz mıydı? Kaçabilirdi ama kaçmadı, neden? Çünkü kendisine verdiği sözü tutmamış olacaktı. Bu yüzden ne yardım istedi, ne de kaçtı. Ve şöyle dedi:
"Tüm yaşamımı Atina'da sürdüm; isteseydim bu kenti bırakıp gidebilirdim. Atina’dan ayrılmam için hiçbir engel yoktu fakat bunu yapmadım, 70 yıllık yaşamım boyunca Atina yasalarının korunmasına sığındım ve bu yasaların tüm koruyuculuğundan faydalandım. Böyle davranmakla içimden gelen bir yükümlülük altına girdim. Bu yükümlülük ise tüm yaşamımı bağladığım yasalara uymaktır. Şimdi bu yasaların hakkımda uygulayacağı bir kurala uymazsam içimden vermiş olduğum sözde durmamış olurum. Başka bir kente gitsem de oradaki insanlar Atina’nın yasalarına uymadığım için kendi yasalarına da uymayacağımı düşünerek bana iyi gözle bakmayacak."
Bu çerçevede düşünen ve düşündüklerini hayatına nihayi noktada tatbik etmeye çalışan Sokrates haksız yere idam edilirken ve bu durumda kaçma şansı varken, kaçmamayı tercih etti. Anladığım kadarıyla Sokrates için haksızlığa uğramak, insanın kendisine verdiği sözü çiğnemesi için bir sebep değil; uğradığı haksızlık bir ahlak filozofunun ahlaksızlıkla suçlanmasıyla meydana gelmiş olsa dahi.
Bunun yanında şunu da eklemek isterim: Sokrates'in haksız idamı her ne kadar üzücü olsa da yukarıda belirttiğim nedenlerden ötürü kendisinin buna karşı koymaması erdemi dolayısıyla ahlaklı olanı bilmesi dolayısıyla mutluluğu yakaladığına işaret ediyor. Demem o ki Sokrates erdemli olanı - bir anlamda mutluluğu- elde ederek canını teslim etmiş oldu. Selam olsun haksız yere ölürken bile çizdiği yoldan bir an olsun çıkmayanlara!